29 Mayıs 2014 Perşembe

Delirmemek Elde mi?

Bir Kömüre Bir Ömür Değişilir mi?

Söze nereden başlasak nasıl tamamlasak bilemedim. Soma'da yaşananları hazmetmek kabullenmek gerçekten çok zor. 

Özelleştirme zaten başlı başına bir tartışma konusu onu çoktan geçtik ekonomistler tartışsın. Ancak özelleştirdiğin madeni denetlemekle sen yükümlüsün.

 Bak işini azaltmak için önüne muhalif vekiller tarafından önerge gelmiş. Gel arkadaş bu madeni denetleyelim demişler. Ancak sen ayakkabı kutuları boş kalmasın diye böyle kirli ilişkilerini zedeleyemezsin değil mi? O madenci evet evet tanıyorsun onu sedyeye binerken ayakkabılarımı çıkaralım sedye kirlenmesin diyen. O alın teri ile emeği ile çoktan temizlemiştir üstündeki kömür lekelerini. 

Siz neyle temizleyeceksiniz aldığınız canların vebalini. Hangi su temizler sizi ? Ganj Nehri'nde mi yıkanacaksınız? Zemzem mi? Kırklansanız ne fayda?

 Hangi abdest çıkartacak günahlarınızı? Okullarını açtığınız hangi ekümenik hangi kilise hangi papaz kabul edecek günahlarınızı ? Kim vaftiz etti oğlum sizi ? Hak hukuk helâlden bahsedersiniz yıllardır. Bunun ekmeğini çokça yediniz eğer bir hakkım varsa ve 76 milyonda biri de bensem ben hakkımı helal etmiyorum.


Milletimizin başı sağolsun ama ihmalleri görmezden gelmeyelim. Giden canlar insanı deli ediyor. 

Deli Gibi Çiziyor Durduramıyoruz Efendim

Çizgilerle Deliler

Deliler dendiğinde akla gelen ilk isimlerin başında Yiğit Özgür gelir. Onun delilikle ilgili karikatürleri hunililer diye anılır oldu. 


Gerçek dost

Sahilden gidelim trafik olmayan tavaftan 

Tövbeler olsun Yiğit Özgür seviniz sevdiriniz. Israrla takip ediniz.

Delilerin Sesi SALT

Deli Ruhumuzun Aşçıları

Taraftarımızın sesine ses veren SALT, Deha Özer Şenay ‘ın “İlk Kar” isimli şarkısını 2010 yılı “Fanta Stage” yarışmasına yollama kararı alması ile kuruldu.

 Yarışmada derece elde eden grup, İskender Paydaş’ ın desteği ve yönlendirmeleriyle albüm çalışmalarına başladı.

 Ev ortamında hazırlanan beste demoları, İskender Paydaş’ın müdahaleleriyle son hallerini aldıktan sonra Deney Evi ve İskender Paydaş Production stüdyolarında kaydedildi.

Salt grubunun yolu Manisaspor ile kesişti. Ve Manisaspor için Hepimiz Deliyiz adlı şarkıyı bestelediler.



Linke tıklayarak dinleyebilirsiniz. 

Ayrıca grubun Tırnak İzlerin adlı çalışması da dinlemeye değer.

Alternatif  Rock tarzında müzik yapan grup ayrıca Müslüm Gürses'i anmak için çıkartılan Baba Şarkılar albümünde Terket adlı şarkıyı seslendirmişlerdir.



Hepimiz Deliyiz

Dikkat Deli Var!

Manisa deliliğin başkenti. Manisaspor ise delilerin başkent takımı. Tribünleri (deli içerir) genelde dışarı çıktığımızda çok selam vermeyeceğiniz tiplerden oluşan ateşli bir taraftar topluluğundan oluşur.


Fotoğrafta'da görüldüğü gibi gerekirse yakan yani bir taraftan cool duran "gerekirse" diyerek normalde neden yakalım deli miyiz biz diyen bir gruptur kendileri.

Tabi taraftar grubu amigosuz olmaz. Eskilerden Deli Sait vardı. Maçlardan önce sahanın ortasında yarı çıplak tezahürat yaptırırdı. Gol anında sahaya girerek takla atardı. Maçlardan sonra eğer galip gelinmişse takımı tribüne getirirdi.

Martı Zeki vardı bir de. Yakın zamanda aramızdan ayrıldı. Allah rahmet eylesin iyi adamdı. 



Martı Zeki gol olduğunda sahaya girip kapalı tribünden karşı açık tribüne kadar koşmuştu. Hafif kaçıktı biraz saftı ama bizim gönlümüzde değeri dünya kadardı. Cennete kanat çırptı. Tribünde bir eksik cennette bir fazlaydık artık. Onun cennete doğuştan kombinesi vardı...

46 Magazine

45 46 Magazine


Manisamızın plakası hepinizin malumu 45. Ancak öyle bir dergi var ki ismi neden 45 değil diye beni çok düşündürdü. Demekki 46'lı deyimi illere plaka verilmeden ortaya çıkmış. Derginin ismi de buradan geliyor 46. 46 ısrarla tıklayınız.
Dergi alışık olmadığınız bir tarza sahip. İçinizdeki deliye sesleniyor aslında. Çok sağlam sanatsal fotoğraflarla her sayısında değişen temalarıyla farklı bir konuyu inceliyor.
İpad için interaktif olarak okunabilmekte. Ancak dergi tadını yakalamak için bir büfeden alınıp okunası güzel bir çalışmaydı. Ancak artık yaptıkları açıklamayla sadece internet üzerinden okunabilmekte. Basmıyoruz kardeşim demiştir. 

Yaptıkları açıklamada: 
“Fashion Rock” dediğimiz bir payda düşünün! Rock dediysek yanlış anlaşılmasın; konu yalnızca müzik değil elbette, derdimiz tavır! “Gerçekten” yenilikçi, asla buluşmayacağı düşünülen yakaları bir araya getiren arşivlik, halk arasında(!) “Sense of Humor” dediğimiz ruha sahip oldu 46 hep. O yüzden “fotoğraf kültür dergisi” olarak herkese yaklaştı, kuytularına sokuldu, sırlarını ortak etti, sırlara ortak oldu.
“46 Magazine” şimdi de üç yıl önce basılı olarak başladığı yayın hayatına dijitalde devam ediyor! Yelkenlerine aldığı rüzgarla okyanusta hızlı ilerliyor. “46 Magazine” sürpriz isimlerle buluştuğu bu üç yılda, yerli yabancı pek çok ikon sanatçı konuğu sayfalarında konuk etti.
Her zaman şaşırtan, hayran bırakan ve merakla beklenen “46” artık sadece dijitalde okuyucusuyla buluşarak yoluna devam ediyor. Diyerek bizi internetten takip edin mesajı vermişlerdir.


Kapak fotoğraflarını süsleyen ünlüler ve değişimleri için bile göz atılabilir. Böyle güzel çalışmalara her bünyenin ihtiyacı var.İçinizdeki delinin zincirlerini çözme vakti gelmedi mi? Geldi mi? Zincir mi? 

Bir Delinin Hatıra Defteri

Bir Delinin Hatıra Defteri

"Bir delinin değil, adım adım deliliğe giden, yaşadığı gerçeklerle baş edemeyen bir adamın hatıra defteri" diye not düşülmüş açıklamasında.

Gogol'un ünlü eseri tiyatro oyunu olmuş. Çok iyi olmuş çok ta iyi güzel olmuş. Peki bu tek kişilik oyunu kim oynasa efsane olur deseler ne derdiniz?

Tabi ki yeni yetme televizyon yıldızlarının oynayabileceğini düşünmüyorsunuz. O sahnenin tozunu yutmuş emektar tiyatro oyuncuları gelsin aklınıza. Emektar tiyatro oyuncuları gelsin. Kahramanımız deliyi oynayabilecek biri olsun. Hatta bildiğiniz deli olsun.

Hala bulamayanlar için büyük bir ipucu gelsin. Ankara Devlet Tiyatrosu diyelim ve susalım. Hatta daha da bulamayanlar için susmayalım "la" diyelim "bebe" diyelim. "Amirim" diyelim. 

Evet bildiniz o hepimizin gönlünde taht kurmuş Behzat Amirimiz Erdal Beşikçioğlu. Onu size anlatırken tiyatroyla değil de televizyonda oynadığı bir dizi karakteri ile anlatmakta ironinin böylesi. Zalımsın felek, zalımsın popüler kültür,zalımsın ana akım medya...


 Erdal Beşikçioğlu bu oyunda resmen devleşmiş. Öyle ki oyunun biletini bulmak neredeyse imkansız. İnternette biletler 10 dk içinde tükeniyor. Hatta iş karaborsaya düşmüş bile. Devlet Tiyatroları karaborsayı engellemek adına biletleri kimlik kontrolüyle verir olmuş. Böylesine fenomen olmuş bir oyunu mutlaka izleyin izletin. 

23 Mayıs 2014 Cuma

Eski Kulağı Kesikler
















     Bugün bir arkadaş anlattı çok hoşuma gitti (sakal kaşı). Bir deli fıkraaası anlattı. Neyse bu kadar Hasan Mezarcı yeter. Gerçi Hasan Mezarcı'ya da ayrı bir parantez açmak gerekir. Zira kendisi patolojik bir vakadır benim nezdimde. Çocukluk travmasına gel. Düşünün bir gün televizyonu açıyorsunuz ve kendisini ben mesihim diye tanıtan bir zaat-ı muhterem çıkıyor karşınıza. Hey gidi hey neler gördü bu gözler televizyon ekranlarında. Zaten dört bir yanı cennet vatanımızda halen akıl sağlığınız yerindeyse durup bir düşünmek gerekir. Eski kulağı kesiklerden kim kaldı ki zaten? Vincent van gogh da öldü. İyi kalpli amcaları birer birer uğurladık. Ve dünya kirlendi, filmler bozuldu o masum sevdalar yaşanmıyor artık.Ehh Bu kadar sakal kaşıdıktan sonra fıkramıza dönelim. 




   Türkiye'de üç büyük akıl hastanesi var, Bunlar Bakırköy Elazığ ve Manisa'da.
       Elazığ akıl hastanesinin dış kapısını açık bırakmışlar ve 50 hasta kaçmış. Baş hekim doktorları toplamış , kaçan hastaları nasıl buluruz diye düşünmeye başlamışlar. Hacı hacıyı Mekke'de deli deliyi dakikada bulur hesabı diğer akıl hastanelerine haber vermişler. Ardından delilerin Manisa'ya geldiği haberi alınmış. Doktorlar bu delileri nasıl buluruz diye düşünürken akıllarına bir fikir gelmiş. Doktorlardan biri hasta bakıcıya  bir ip vermiş (50 metre uzunluğundaki ipi vermiş) git sokaklarda ipin ucundan tutup ÇUF,ÇUF tren gidiyor haydi vagonlara! de , Kaçan hastalar ipe tutunur gelirler" demiş. 

        Hasta Bakıcı 2 saat sonra gelmiş başhekime tamam efendim hastaları dediğiniz gibi getirdim der.
Başhekim pencereden bakmış 250-300 kişi var bahçede; Yahu bizim 50 hasta vardı burda 300 kişi var , deyince!
Hasta bakıcı- Efendim ip kısa geldi daha çok gelecek vardı, onlar öbür treni bekliyor. demiş


Bu fıkradan da anlaşılacağı gibi eller deliye biz akıllıya hasretiz. 


22 Nisan 2014 Salı

İmparator Muhteşem Süleyman Aktaş

İmparator Muhteşem Süleyman Aktaş 

    Seri katilleri hep Hollywood, filmlerinden ve Amerika'da yaşanan olaylarda görmeye alışkınız. Bizim ülkemizde neden seri katil yok diye aklımıza gelmiştir. Her şeyin yerlisini yapmaya çalıştığımız şu günlerde saçma da olsa böyle sorular bazı kafalarda kendiliğinden oluşmakta. Neyin kafasıysa artık(!)

  Bizim üşengeç bir millet olmamızdan mı yoksa plan ve program yapacak kadar soğukkanlı olmayışımızdan mıdır bilinmez seri katil sayısı bir elin parmağını geçmez. 
Bizim belki bir Hannibal Lecter'ımız yok ama yine kuzuların koyunların arasından bir Seri katil bundan 20 yıl önce ortaya çıkmış.

  Normalde Şehzadelerimizden birisi olan Çivici Katil Süleyman Aktaş, kendisine İmparator demeyi tercih ettiği için biz de imparator diyoruz.

  Denizli Türkiye Elektrik Kurumu müessese müdürlüğünde hat işçiliği yaparken 31.500 volt elektrik akımına kapılıp ağır yaralanan Aktaş, bu olaydan sonra 1986 yılında Antalya da Nuri keskin adındaki Baş komiseri öldürdü ve tutuklandı. Mahkeme akli dengesinin yerinde olmadığına karar verdi ve Süleyman Aktaş'ı, Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne gönderdi. Burada 4,5 sene tedavi gören Aktaş, taburcu olduktan sonra Denizli'nin Bozkurt İlçesindeki Çambaşı Köyüne döndü. fakat o döndüğünde Çambaşı Köyü'nü hiç unutamayacakları bir felaket bekliyordu.


  Köye döndükten 3 yıl sonra yani 1994'te dört komşusunu boğarak öldürmüştü. Ona çivici katil denmesinin nedeni ise öldürdüğü kurbanlarının kafalarının çeşitli yerlerine ve gözlerine çiviler çakmasıydı.

   Polisler onu sorguya çektiklerinde neden çivi çaktığını sormuşlar ve çivi görünce dayanamıyordum, İnsanların kafalarına çakmak istiyordum hep cevabını aldılar. Hatta bir keresinde bana cinayetleri işlemem için Turgut Özal emir verdi demiştir. Yakalandıktan sonra evinin alt katında yapılan aramalarda uçları özenle sivriltilmiş çiviler ve kısa zamanda öldürülecekler in yazıldığı bir liste bulmuşlardır.

   Süleyman Aktaş Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde, tehlikeli şizofrenlerin bulunduğu e koğuşunda kalmaktadır.


Video için aşağıya tıklayınız, o zamandan bugünleri görmüş Muhteşem Süleyman

17 Nisan 2014 Perşembe

Manisa'nın En Ünlü Yapısı Şehzadeler Konağı Sarı Bina


Sarı Bina

Blogumuz biraz deliliğe övgü tadında oluyor ama olsun. (Erasmus'un ruhuna fatiha). (Amin).

Albert Einstein : "Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir." demiştir. Biz de farklı sonuçları bekleyenlerin olduğu 400 senelik bir akıl hastanesi olan Sarı Binayı inceleyeceğiz.


Delilik aslında özgürlüğe açılan kapıdır. Başka kapıların ardında kalsalar bile tek kişilik azınlıklarında onları hapsedecek bir sınır yoktur. Bu sınırlar akıl hastalıkları hastanelerinde konulmaya çalışılsa da bizim şehzadelerimiz sınırları olmayan dünyalarında gönülleri fethetmişlerdir.


Şehzadelerimizin sarayına şöyle bir bakmak gerekirse :
Sarı Bina'nın tarihi için tıklayınız.
bu linkten Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin tarihine ulaşılabilir.


Manisa Ruh Sağlığı Hastanesi 400 senelik bir maziye sahiptir. Sultan Camii yanında olan, o zaman Manisa Bimarhanesi adı verilen ilk müessese 1539 senesinde Kanuni ‘nin annesi Hafsa Sultan adına yapılmıştır.


400 senelik bir mazisi olan nam-ı diğer Sarı Bina kapsamlı bir deliler sarayıdır.


Her bölgeden hastası bulunan Sarı Bina şehirde ve bölgede en çok bilinen yapıların başında gelmektedir. Öyle ki "Manisa'ya bir bilet" ve "Manisa'ya gitmek" deyimleri kentin akıl hastanesini kast ederek söylenmektedir.






Sarı Bina önceleri şehrin dışında olmasına rağmen zaman içerisinde şehrin içinde kalmıştır. Anlatılan yüzlerce efsane ve kimi gerçek olaylar nedeniyle korku filmlerinin çekildiği perili köşkler gibidir.

" Bak seni Sarı Bina'ya gönderirim." diye korkutulmayan çocuk pek azdır.




Burada tedavi gören ve ismini vermek istemeyen bir kişinin deneyimlerine bakalım.

Yaklaşık 4 yıl önce girmek durumunda kalmıştım kapısından. 1 ay kadar yattım burada.

İçeri alındığınız an 'tespit' odası dedikleri, o lanet olası odaya giriyorsunuz. anadan doğma soyulup, vücudunuz inceleniyor ve izler not alınıyor. hemen ardından ilaçları tıkayıp uyutuyorlar sizi.

İlk 2 haftamı hiçbir şekilde hatırlamıyorum. fazla saldırganmışım bir onu biliyorum. sonraları bilincimi kazandıkça sakinleştim tabi...

2 kere tespite bağlandım. kollarınızı, bacaklarınızı yatağa bağlayıp, iğneyi vurup uyutuyorlar. ne kadar kaldım tam olarak cıkartamıyorum ancak gerçekten çok rahatsız edici.

tuvaletlerde doğal olarak kilit yok. ve nöroloji hastaları, şizofreni ve bir çok bilinçsiz hasta var iken ciddi sorunlar yaratabiliyordu.

telefon, televizyon, müzik, kitap, sigara yok. akşamları telefonun başında ailenin aramasını bekliyorsun. diğerleri konuşurken kapatsın artık meşgul çalacak telefon diye kafayı yiyorsun.

sabah 7'de kalkıyorsunuz, yarım yamalak bir kahvaltı. ilaçlar alınır. odalar kilitleniyor o sırada. küçücük bir hol var, 2 tane koltuk. kaparsan senindir, kapatmazsan mutfakta o rahatsız sandalyeler seni bekler.

9 gibi günaydın toplantısı var. ( filmlerde gördüğünüze benziyor bir psikolog, ve yuvarlak dizilmiş sandalyeler. sohbet zamanları )
11 gibi spor veya el işi gibi bir etkinlik var.
12 gibi yemek yiyorsunuz.

sonra var ise bir etkinlik gidiyorsunuz. ( haftada 1 gün sinema veya gezi. 1 gün hastane de yemek falan yapıyorsunuz. 1 gün de markete gidiyorsunuz. )

akşam 6.30 gibi akşam yemeği yeniyor. ardından ilaçlar tabi.

kızlarla sohbet falan ediyorsunuz. en geç 8 gibi yataklara, uyku...

30 günün nasıl geçtiğini hiç fark etmezdim ben, saatleri, dakikaları, saniyeleri saydığımı fark edene kadar.

abifly alımından dolayı, huzursuz bacak sendromu da cabası.

Çıkarken verdikleri rapor ise ' bipolar bozukluk, manik depresif'. her yerde bağıra çağıra maniğim ben diyen o ergenleri görüyorum. hayatımı bana zehir eden o mani, nasıl oluyor da bu kadar populer anlamıyorum.

Şu an ilaç kullanmıyorum. çok zor oldu benim için ilaçlardan kurtulmak.

Müzdarip olan herkese emdr öneririm. ciddi anlamda kurtuluşum oldu.

Sarı Bina üzerindeki kötü algıyı kırmak için mavi renge boyanmıştır.



Rengi mavi olsa da pembe olsa da Sarı Bina bir akıl hastanesinden çok daha fazlasıdır.

Efsanelerin efsanesi Çivici Katil Süleyman Aktaş bu hastanede yatmıştır.

Önümüzdeki programda Bir sonraki yazımızda Süleyman Aktaş'ın aforizmalarından ve bugünkü siyasilerin
çoğundan daha etkili olan hitabeti ile ilgili video ve sözler geliyor.





30 Mart 2014 Pazar

Deli Dolu Bir Şehir

Deli Dolu Bir Şehir

Manisa ile ilgili bilgi edinmek isteyenler için Google ya da Yandex'e Manisa yazdıklarında gerekli bilgilere ulaşacaklardır. Bizim konumuz biraz daha deli dolu.




        Şehzadelere televizyon dizilerinden aşinayız ve birkaç tanesini biliyoruz. Manisa'nın şehzadelerine biraz değinelim.



      Manisa'ya ilk olarak Türk Sancağı 1313 yılında dikilmiş. Saruhan Bey tarafından fethedilmiş ve Saruhanoğulları Beyliği'nin merkezi haline getirilmiş. Saruhanlı İlçesi'nin adı buradan gelmektedir. 1346 yılında ölen Saruhan Bey'in türbesi şehrin tam merkezindedir. Yerine önce oğlu İlyas “Bey”, onun ölümüyle de İshak Çelebi “Bey” olmuş ve beyliğin en ihtişamlı dönemlerini yaşatmıştır. İlyas Bey ve İshak Bey Manisa'nın ilk şehzadeleri olmuştur.
     Manisa 1391 yılında Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, ancak Ankara Savaşı sonrası Timur bölgeyi yeniden eski sahiplerine iade etmiştir. 1412 yılında ise Çelebi Mehmed kesin olarak Manisa'yı Osmanlı egemenliği altına sokmuş ve Saruhan Sancağı adıyla idari bir birim haline getirmiştir. Manisa 1437-1595 yılları arasında Osmanlı şehzadelerinin saltanat tecrübesi kazandıkları önemli siyasi merkezlerinden biri haline gelmiştir.
       Bu dönemde II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmet ve I. Mustafa gibi daha sonra Osmanlı tahtına da oturmuş padişahların da içerisinde olduğu 16 şehzade Manisa'da sancakbeyliği yapmışlar.

 Şimdi tatavayı bırakıp asıl konumuza yavaş yavaş geçelim. Malum Manisa Şehzadeler Şehri

 Manisa'nın şehzadelerine kısaca değindikten bizim gönlümüzün asıl şehzadelerini tanıtalım.

       Bizim gönlümüzün şehzadelerinin sarayları, hanları, hamamları yok. Zaten bunlara gerek yok. Onlar bizim gerçek dostlarımız soğuktan ve yokluktan kafaları felsefe yapma noktasına ulaşmış hayatı tesbih yapıp sallayanlar. Gelin onlara yakından bakalım.

İşte ilk şehzademiz Şarapçı Orhan

Şarapçı Orhan Manisalıların görmeye en çok alıştığı şehzadelerimizden biridir. Gönlümüzün padişahıdır. Onu en güzel anlatan eseri Atillahan Erdağ yazmıştır.
Ben Şarapçı Orhan....
Sakallarımda Spil'e savurduğum hayallerim....
Manisa halkı tanır beni... Gençler ta.ak geçer...
Çocuklar güler...
Esnaf eşine dostuna kızar benim kıçımı tekmeler...
Kimi de korkar benden...
Sokakta uyurum...
Üstüm başım şarap kokar...
Kimse bilmez neler çektiğimi...
Neler yaşadığımı...
Oysa bende bilirim günahı sevabı haramı...
Budur benim sınavım, budur benim dertli başım...
Nasıl bu hali aldığımı...
Kimseler bilmez...
G.tünden uydurur bazıları...
Bu adam doktordu... felandı... çocuğu yandı... karısı kaçtı...
Şarapçı Orhan benim adım... .
Sen bu yazıyı okuyan zirzop!
Bir gece sokakta uyusan yarın ölürsün.
Alışmıştır yumuşak yataklara g.tün...
Ölünmez işte uydusunu s.ktiğimin dünyasında ölünmez...
Ablanı s...yim dünya... envayi çeşit küfür ederim... gülerler... dedim ya... ta.ak geçerler...
Oysa bilmezler içimde piç kalmış duygularımı... sokak kedisi halimi... köpek ruhumu bilmezler.... Bende camiden eve giden bir hacı amca olabilirdim... ama bilmezler... çok konuştuk...
Neyse ağzımı bozucam varmı bir lira paran ?
Atillahan Erdağ (masallar)

 

Şarapçı Orhan hakkında bilinmeyenler, yasaklı siteden (youtube) videoları, diğer şehzadelerimiz ve şehzadelerimizin bazılarının kaldığı saray tarihi Sarı Bina hakkında bilgiler önümüzdeki günlerde sizleri bekliyor.