22 Nisan 2014 Salı

İmparator Muhteşem Süleyman Aktaş

İmparator Muhteşem Süleyman Aktaş 

    Seri katilleri hep Hollywood, filmlerinden ve Amerika'da yaşanan olaylarda görmeye alışkınız. Bizim ülkemizde neden seri katil yok diye aklımıza gelmiştir. Her şeyin yerlisini yapmaya çalıştığımız şu günlerde saçma da olsa böyle sorular bazı kafalarda kendiliğinden oluşmakta. Neyin kafasıysa artık(!)

  Bizim üşengeç bir millet olmamızdan mı yoksa plan ve program yapacak kadar soğukkanlı olmayışımızdan mıdır bilinmez seri katil sayısı bir elin parmağını geçmez. 
Bizim belki bir Hannibal Lecter'ımız yok ama yine kuzuların koyunların arasından bir Seri katil bundan 20 yıl önce ortaya çıkmış.

  Normalde Şehzadelerimizden birisi olan Çivici Katil Süleyman Aktaş, kendisine İmparator demeyi tercih ettiği için biz de imparator diyoruz.

  Denizli Türkiye Elektrik Kurumu müessese müdürlüğünde hat işçiliği yaparken 31.500 volt elektrik akımına kapılıp ağır yaralanan Aktaş, bu olaydan sonra 1986 yılında Antalya da Nuri keskin adındaki Baş komiseri öldürdü ve tutuklandı. Mahkeme akli dengesinin yerinde olmadığına karar verdi ve Süleyman Aktaş'ı, Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne gönderdi. Burada 4,5 sene tedavi gören Aktaş, taburcu olduktan sonra Denizli'nin Bozkurt İlçesindeki Çambaşı Köyüne döndü. fakat o döndüğünde Çambaşı Köyü'nü hiç unutamayacakları bir felaket bekliyordu.


  Köye döndükten 3 yıl sonra yani 1994'te dört komşusunu boğarak öldürmüştü. Ona çivici katil denmesinin nedeni ise öldürdüğü kurbanlarının kafalarının çeşitli yerlerine ve gözlerine çiviler çakmasıydı.

   Polisler onu sorguya çektiklerinde neden çivi çaktığını sormuşlar ve çivi görünce dayanamıyordum, İnsanların kafalarına çakmak istiyordum hep cevabını aldılar. Hatta bir keresinde bana cinayetleri işlemem için Turgut Özal emir verdi demiştir. Yakalandıktan sonra evinin alt katında yapılan aramalarda uçları özenle sivriltilmiş çiviler ve kısa zamanda öldürülecekler in yazıldığı bir liste bulmuşlardır.

   Süleyman Aktaş Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde, tehlikeli şizofrenlerin bulunduğu e koğuşunda kalmaktadır.


Video için aşağıya tıklayınız, o zamandan bugünleri görmüş Muhteşem Süleyman

17 Nisan 2014 Perşembe

Manisa'nın En Ünlü Yapısı Şehzadeler Konağı Sarı Bina


Sarı Bina

Blogumuz biraz deliliğe övgü tadında oluyor ama olsun. (Erasmus'un ruhuna fatiha). (Amin).

Albert Einstein : "Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir." demiştir. Biz de farklı sonuçları bekleyenlerin olduğu 400 senelik bir akıl hastanesi olan Sarı Binayı inceleyeceğiz.


Delilik aslında özgürlüğe açılan kapıdır. Başka kapıların ardında kalsalar bile tek kişilik azınlıklarında onları hapsedecek bir sınır yoktur. Bu sınırlar akıl hastalıkları hastanelerinde konulmaya çalışılsa da bizim şehzadelerimiz sınırları olmayan dünyalarında gönülleri fethetmişlerdir.


Şehzadelerimizin sarayına şöyle bir bakmak gerekirse :
Sarı Bina'nın tarihi için tıklayınız.
bu linkten Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin tarihine ulaşılabilir.


Manisa Ruh Sağlığı Hastanesi 400 senelik bir maziye sahiptir. Sultan Camii yanında olan, o zaman Manisa Bimarhanesi adı verilen ilk müessese 1539 senesinde Kanuni ‘nin annesi Hafsa Sultan adına yapılmıştır.


400 senelik bir mazisi olan nam-ı diğer Sarı Bina kapsamlı bir deliler sarayıdır.


Her bölgeden hastası bulunan Sarı Bina şehirde ve bölgede en çok bilinen yapıların başında gelmektedir. Öyle ki "Manisa'ya bir bilet" ve "Manisa'ya gitmek" deyimleri kentin akıl hastanesini kast ederek söylenmektedir.






Sarı Bina önceleri şehrin dışında olmasına rağmen zaman içerisinde şehrin içinde kalmıştır. Anlatılan yüzlerce efsane ve kimi gerçek olaylar nedeniyle korku filmlerinin çekildiği perili köşkler gibidir.

" Bak seni Sarı Bina'ya gönderirim." diye korkutulmayan çocuk pek azdır.




Burada tedavi gören ve ismini vermek istemeyen bir kişinin deneyimlerine bakalım.

Yaklaşık 4 yıl önce girmek durumunda kalmıştım kapısından. 1 ay kadar yattım burada.

İçeri alındığınız an 'tespit' odası dedikleri, o lanet olası odaya giriyorsunuz. anadan doğma soyulup, vücudunuz inceleniyor ve izler not alınıyor. hemen ardından ilaçları tıkayıp uyutuyorlar sizi.

İlk 2 haftamı hiçbir şekilde hatırlamıyorum. fazla saldırganmışım bir onu biliyorum. sonraları bilincimi kazandıkça sakinleştim tabi...

2 kere tespite bağlandım. kollarınızı, bacaklarınızı yatağa bağlayıp, iğneyi vurup uyutuyorlar. ne kadar kaldım tam olarak cıkartamıyorum ancak gerçekten çok rahatsız edici.

tuvaletlerde doğal olarak kilit yok. ve nöroloji hastaları, şizofreni ve bir çok bilinçsiz hasta var iken ciddi sorunlar yaratabiliyordu.

telefon, televizyon, müzik, kitap, sigara yok. akşamları telefonun başında ailenin aramasını bekliyorsun. diğerleri konuşurken kapatsın artık meşgul çalacak telefon diye kafayı yiyorsun.

sabah 7'de kalkıyorsunuz, yarım yamalak bir kahvaltı. ilaçlar alınır. odalar kilitleniyor o sırada. küçücük bir hol var, 2 tane koltuk. kaparsan senindir, kapatmazsan mutfakta o rahatsız sandalyeler seni bekler.

9 gibi günaydın toplantısı var. ( filmlerde gördüğünüze benziyor bir psikolog, ve yuvarlak dizilmiş sandalyeler. sohbet zamanları )
11 gibi spor veya el işi gibi bir etkinlik var.
12 gibi yemek yiyorsunuz.

sonra var ise bir etkinlik gidiyorsunuz. ( haftada 1 gün sinema veya gezi. 1 gün hastane de yemek falan yapıyorsunuz. 1 gün de markete gidiyorsunuz. )

akşam 6.30 gibi akşam yemeği yeniyor. ardından ilaçlar tabi.

kızlarla sohbet falan ediyorsunuz. en geç 8 gibi yataklara, uyku...

30 günün nasıl geçtiğini hiç fark etmezdim ben, saatleri, dakikaları, saniyeleri saydığımı fark edene kadar.

abifly alımından dolayı, huzursuz bacak sendromu da cabası.

Çıkarken verdikleri rapor ise ' bipolar bozukluk, manik depresif'. her yerde bağıra çağıra maniğim ben diyen o ergenleri görüyorum. hayatımı bana zehir eden o mani, nasıl oluyor da bu kadar populer anlamıyorum.

Şu an ilaç kullanmıyorum. çok zor oldu benim için ilaçlardan kurtulmak.

Müzdarip olan herkese emdr öneririm. ciddi anlamda kurtuluşum oldu.

Sarı Bina üzerindeki kötü algıyı kırmak için mavi renge boyanmıştır.



Rengi mavi olsa da pembe olsa da Sarı Bina bir akıl hastanesinden çok daha fazlasıdır.

Efsanelerin efsanesi Çivici Katil Süleyman Aktaş bu hastanede yatmıştır.

Önümüzdeki programda Bir sonraki yazımızda Süleyman Aktaş'ın aforizmalarından ve bugünkü siyasilerin
çoğundan daha etkili olan hitabeti ile ilgili video ve sözler geliyor.